Monday, June 1, 2009

Rumelifeneri Yolunda

Garipçe sahili

Gece Bülent'le once Final Break'in uzerinden bir tur daha gecip, sonra Mustafa'yi o ilk defa ben ucuncu kez izlerken "Millet bu filmin neyine tepki gösteriyor, muthis bir is olmus" dedik. Sonrasi uyku. Uykum yoktu, saat 06 sularinda disari attim kendimi. Once Kirecburnu sezonunu acayim dedim. Yol o kadar tatli geldi ki durasim gelmedi. Devam ettim, rotayi Rumelifeneri olarak yazarken kafamda. In, cin yok. Haliyle fener yolunda yine senaryo ustune senaryo yazmaya basladim. Mesela o kaymak gibi yolda motorun maksimum kaca cikacagini denerken (100 e ciktim sonunda) ormanda birilerinin yola ince bir tel germis olabilecegini ve o tele takilip kellemin uctugunu hayal ettim. Zira Baltalimani civarindan gecerken sabah balik tutanlardan birinin yola dogru uzanan kamis oltasinin ucu kaskima carptigini da hesaba katarsak... Git git bitmeyen bir yol. Daha once araba ile geldigim Garipce'ye ulasmak icin ne kadar gidecegimi hesap edemiyorum. Istisnasiz motorla uculabilecek en guzel yer bu yol. Eger bir parkur yap deseler ancak bu kadar guzel viraj ve uzunluklar konabilirdi bir yere. Sabahin 6'sinda karsidan biri 200'le gelir mi diye dusunmek de cabasi. Gelir, gelebilir, olur, olabilir.. Hersey hayatta var.

07 gibi Garipce'ye vardim. Ortalikta baliga cikan bir birkac balikcinin sahilde aglarini onarmasi disinda bir hareket yoktu. Yasli bir kadin da agil gibi bir yerde birseyler duzenliyordu. Asma Alti kapali, Aydin da masalari hazirliyordu. Kacta acilir dedim, 8 gibi dediler. Döndüm durdum meydanda, ileri geri, oturdum motorun ustunde uyukladim. Yavas yavas insanlar gelmeye basladilar. Hava kapatti, yagmur yagacak gibi oldu, yagmadi, ama soguktu, dondum. Cibil, zebil cikmistim cunku. Kestiremedim bu kadar soguyabilecegini. Nihayet Aydin'da kahvaltilar sacildi orta yere. Cay aldim once, bir bardagi isitmaya yetti. Domates, salatalik, yesil-siyah zeytin, cilek/ahududu receli, sosis, sucuklu yumurta, tulum peyniri, beyaz peynir, dil peyniri, maydanozu boca ettim tabaga. Lezzetlerini tutmadim, köy kahvaltisi adi altinda Istanbul'da kesilen ahkama takilmamayi yegliyorum, yegledim. Karnimi doyurdum, tika ve basa. 3 bardak soguk suyu dikip yola ciktim. Ayni yolu daha süratle, geldigimin yari zamaninda katederek eve döndüm. Aklimin kosesinde 2 masa otemde konusurlarken birbirlerine her dort kelimede bir "askim, askim" diyen cift takildi. Yorulmuyor musunuz be kardesim...

2 comments:

hiç said...

çok iyi, çok iyi.
motor alma planları yapan bende, çok fazla bekleme, ogle arasında koş, git, al etkisi yarattı resmen:)

umutation! said...

abi öyle işler geliyor ki başına, ben burada geriliyorum bir şey olacak diye... oltanın kafaya çarpması nasıl şeydir?

mustafa'ya tepki gösterilen (tabii ki aklı başında kişilerden) şeyler için turgut özakman'ın yazı dizisini kullanabilirsin. neredeyse üstüne koyacak bir şey bırakmamış.

son olarak; pireylistlere hasretim!!!